Bipolar bozukluk, genellikle ergenlikten erken yetişkinlik dönemine kadar ortaya çıkabilir ve yaşam boyu devam edebilir. Genetik yatkınlık, ailede bipolar bozukluk öyküsü olan bireylerde riski artırabilir. Beyin kimyasındaki dengesizlikler, hormonal değişiklikler ve çevresel stres faktörleri de bu durumun ortaya çıkmasında etkili olabilir.
BİPOLAR BOZUKLUK NEDİR?
Bipolar bozukluk, kişinin ruh halinde aşırı yükselmelerden (mani) çöküşlere (depresyon) ve yine yükselmelere dönüşen ve aralıklarda normal duygu durum dönemleri bulunan dalgalanmalar yaşadığı bir ruhsal bozukluktur. Bipolar bozukluk, kişinin günlük yaşamını, ilişkilerini ve iş hayatını önemli ölçüde etkileyebilir.
Bipolar bozukluğun iki ana tipi vardır:
Bipolar I bozukluk: Bu tipte, kişi en az bir hafta süren veya hastaneye yatış gerektiren bir mani dönemi yaşar.
Bipolar II bozukluk: Bu tipte, kişi en az bir hafta süren bir hipomani dönemi ve en az iki hafta süren bir depresif dönem yaşar.
BİPOLAR BOZUKLUK BELİRTİLERİ NELER?
Bipolar bozukluk belirtileri, mani, depresyon ve hipomani dönemleri boyunca değişiklik gösterir. Bipolar bozukluğun belirtileri şunları içerebilir:
Mani Dönemi Belirtileri:
Aşırı enerji ve uyarılma hali
Aşırı iyimserlik veya abartılı özgüven
Hızlı düşünce ve konuşma
Az ihtiyaç duyulan uyku
Hareketlilikte artış, huzursuzluk
Dikkat eksikliği ve odaklanma zorluğu
Sorumsuz davranışlar, riskli kararlar alma
İrritabilite
Depresyon Dönemi Belirtileri:
Düşük enerji seviyeleri
İlgi kaybı ve zevk alamama
Uyku düzeninde değişiklikler (uykusuzluk veya aşırı uyuma)
İştah değişiklikleri, kilo kaybı veya kilo artışı
Düşük özgüven ve değersizlik duyguları
Suçluluk duyguları
Konsantrasyon zorlukları
Ölüm veya intihar düşünceleri
Hipomani Dönemi Belirtileri:
Hafif manik belirtiler
Daha az şiddetli, ancak sürekli yüksek enerji seviyeleri
Aktivite düzeyinde artış
Daha fazla konuşma ve hızlı düşünce akışı
Yatmadan önce daha az uyku ihtiyacı
Odaklanma güçlüğü
Bipolar bozukluğu olan bireyler genellikle mani, hipomani ve depresyon dönemleri arasında dalgalanmalar yaşarlar. Bu belirtiler, kişinin günlük yaşamını, işini, okulunu veya ilişkilerini etkileyebilir. Bipolar bozukluk tanısı, bir sağlık profesyoneli tarafından kapsamlı bir değerlendirme sonucunda konulur. Tedavi genellikle ilaçlar (örneğin, duygu durum düzenleyiciler) ve psikoterapiyi içerir.
BİPOLAR BOZUKLUK SEBEPLERİ NELER?
Bipolar bozukluğun kesin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik, çevresel faktörler ve beyin kimyasındaki değişikliklerin rol oynadığı düşünülmektedir.
Genetik faktörler
Bipolar bozukluk, en güçlü kalıtsal aktarımın olduğu psikiyatrik durumlardan biri olarak kabul edilir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin birinci derece akrabalarında, bu bozukluğa yakalanma riski ortalama olarak topluma göre 10 kat daha fazladır.
Çevresel faktörler
Stresli yaşam olayları, bipolar bozukluğun ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Örneğin, yakın bir aile üyesinin ölümü, boşanma, iş kaybı veya travmatik bir olay, bipolar bozukluk belirtilerini başlatabilir veya kötüleştirebilir.
Beyin kimyasındaki değişiklikler
Bipolar bozuklukta, beyindeki dopamin ve serotonin gibi nörotransmitterlerin düzeylerinde değişiklikler olduğu düşünülmektedir. Bu nörotransmitterler, ruh hali, duygu düzenlemesi ve motivasyon gibi işlevlerden sorumludur.
Bipolar bozukluğun kesin nedenleri henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak, bu faktörlerin bir kombinasyonunun, hastalığın gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir.
Bipolar bozukluk, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilir ve kişinin normal bir yaşam sürmesine olanak tanıyabilir. Ancak, hastalık tekrarlayabilir ve tedaviyi bırakmak semptomların yeniden ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bipolar bozukluk belirtileri yaşıyorsanız, bir ruh sağlığı uzmanına başvurmanız önemlidir. Erken teşhis ve tedavi, hastalığın olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir.
BİPOLAR BOZUKLUK TEDAVİSİ NASIL?
Bipolar bozukluk tedavisi, ilaç ve psikoterapinin bir kombinasyonunu içerebilir.
İlaç tedavisi
İlaç tedavisi, bipolar bozukluk semptomlarını kontrol altına almak için en etkili yöntemdir. İlaçlar, mani ve depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olur.
Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan ilaçlar şunlardır:
Duygu durum dengeleyiciler: Bu ilaçlar, mani ve depresyon semptomlarını kontrol etmeye yardımcı olur. Lityum, valproat ve karbamazepin, bipolar bozukluk tedavisinde yaygın olarak kullanılan duygu durum dengeleyicilerdir.
Antipsikotikler: Bu ilaçlar, mani döneminde görülen psikotik belirtileri kontrol etmeye yardımcı olur. Haloperidol, olanzapin ve risperidon, bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan antipsikotiklerdir.
Antidepresanlar: Bu ilaçlar, depresyon döneminde görülen belirtileri kontrol etmeye yardımcı olur. Ancak, antidepresanların bipolar bozuklukta tek başına kullanılması, mani atağına neden olabileceğinden önerilmez.
Psikoterapi
Psikoterapi, bipolar bozukluğu olan kişilerin duygularını yönetmeyi ve stresle başa çıkmayı öğrenmelerine yardımcı olur. Psikoterapi, ilaç tedavisi ile birlikte uygulandığında, hastalığın semptomlarını kontrol altında tutmaya yardımcı olur.
Bipolar bozukluk tedavisinde kullanılan psikoterapi türleri şunlardır:
Bilişsel davranışçı terapi (BDT): BDT, kişilerin olumsuz düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmelerine yardımcı olur.
Aile terapisi: Aile terapisi, bipolar bozukluğu olan kişilerin ailelerinin, hastalığın semptomlarını anlamalarına ve başa çıkmalarına yardımcı olur.
Grup terapisi: Grup terapisi, bipolar bozukluğu olan kişilerin, diğer hastalarla deneyimlerini paylaşmalarına ve destek almalarına yardımcı olur.
Bipolar bozukluk tedavisi, kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre planlanır. Tedavi, genellikle uzun süreli bir süreçtir ve düzenli takip gerektirir.
Bipolar bozukluk tedavisinde dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:
İlaçların düzenli olarak kullanılması önemlidir.
Tedavi planını doktorunuzla birlikte takip edin ve herhangi bir değişiklik yapmaktan önce mutlaka doktorunuza danışın.
Stresli yaşam olaylarını yönetmek için sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirin.
Destekleyici bir sosyal ağ oluşturun.
Bipolar bozukluk, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilir ve kişinin normal bir yaşam sürmesine olanak tanıyabilir.